Gündem çok hızlı değişiyor!
Bilgi çağı dedikleri şey bu muydu?
İletişim hızlandıkça, konuşmalar artıyor.
Konuşmalar arttıkça, konuşanlar artıyor.
Konuşanlar arttıkça, anlaşılmazlıklar artıyor.
Anlayamadığımız ve anlaşılamadığımız için, iletişim kuramıyoruz.
İletişim kuracak konuları yakalayamıyoruz.
İletişim kurabileceğimiz insanları takip edemiyoruz.
Takip edemiyoruz, çünkü durmadan koşuyoruz.
Hareketin hızı arttıkça, mesafeler kısaldıkça, dünya küçüldükçe daha fazla koşuyoruz.
Koşa koşa kendimizden uzaklaşıyoruz.
Kendimizden uzaklaştığımız için, insanlardan da uzaklaşıyoruz.
Dünya küçülüyor ama biz daha fazla kayboluyoruz.
Kaybolduğumuzun farkına bile varamıyoruz.
Farkına varamadığımız için kaybediyoruz.
Kendimizi kaybediyoruz.
Sevdiklerimizi kaybediyoruz.
Değerlerimizi kaybediyoruz.
Kaybettiğimiz için, bu Dünya’ya neden geldiğimizi unutuyoruz.
Neden var olduğumuzu unutuyoruz.
Ne zamandan beri kaybolduğumuzu hatırlamıyoruz.
Ve kaybettiğimiz hayatın peşinden sürekli koşuyoruz.
İçerisinde olmamız gerekirken, sürekli peşinden gidiyoruz.
Peşinde olduğumuz şeyin, içerisinde ne var bilemiyoruz.
Dışarıdan gördüklerimizle yetiniyoruz.
Yetindiklerimizle anlamaya çalışıyoruz.
Ve anladığımız kadarı ile yorumluyoruz.
Yorum yaparken düşünmüyoruz bile!
Dinlemiyoruz da üstelik!
Karşımızdakini dinlemiyoruz.
Kendimizi dinlemiyoruz.
Sessizliği dinlemiyoruz.
Susmayı bilmiyoruz çünkü.
Susturmaktan anlıyoruz sadece.
Seslerini kesmekten.
Konuşturmamaktan.
Konuşmalarından korkuyoruz.
Doğru bildiğimiz yanlışların söylenmesinden.
Korktuğumuz için sesimizi daha fazla yükseltiyoruz.
Daha fazla korktuğumuzda da bağırıyoruz.
Bağırdığımız için kendimizi duyamıyoruz.
Kendimizi duymadığımız için,
Durmadığımız için,
Bakmaktan göremediğimiz için,
Gördüklerimizden zevk almadığımız için,
Dokunamadığımız, hissedemediğimiz, algılamadığımız için,
Unuttuğumuz için,
Unutturduğumuz için,
Unutulduğumuz için,
…