Bir önceki yazıda Türk Lirası simgesinin bahsedildiği gibi özgün bir tasarım değil, tamamıyla kopya olduğunu teknik açıdan analiz etmeye çalışmıştık.
Kazanan firma ilk ve sonraki açıklamalarında ısrarla tutarsız ifadeler kullanmayı, dinleyeni aldatıcı bilgiler vermeyi ve küstah tavrını sürdürdü.
bizde millet olarak tüm bu niteliksiz ve değersiz açıklamaları sineye çekmek zorunda bırakıldık. Maalesef
Daha üzücü olan ise, açıklamalardan çok daha niteliksiz olan bu simgeyi, bir nevi dayatma ile kullanmak zorundayız bundan sonra.
Altı üstü bir simge, neden bu kadar üzerine düşüyorsunuz sorusu aklınıza gelebilir sevgili okuyucu. Kısaca değinmeye çalışayım.
Bir filmde yeşil denilince ne anlıyorsunuz diye sorulsa, cevaplardan biri mutlaka Amerikan Doları olur diye düşünüyorum. Ya da “S” harfinin üzerine bir (iki demedim özellikle) çizgi çekildiğinde ne manaya geliyor diye sorsam yine, hemen hepimiz aynı cevabı veririz.
İnsanları aynı düşüncede buluşturan, bu imaj yönetimi çalışmalarının sonucuna marka bilinirliği dersek zannediyorum yanılmış olmayız.
Bir ülke, sahip olduğu markaların değeri ölçüsünde zengindir.
Hemen aklıma Apple firması geliyor. Bu ay itibari ile (yazının yazıldığı yıl baz alınmıştır) şirketin değeri 500.000.000.000 (Beş Yüz Milyar) Doları geçmiş durumda. Yani Amerika'nın sahip olduğu bir firmanın piyasa değeri, bizim ülkemizin GSMH’inin yarısına eşit. İnanılması zor yükseklikte piyasa değerine sahip Apple için, markanın ve logonun önemini bir düşünün. Yani Apple firması için ‘elma’ simgesinin ne anlama geldiğini anlamaya çalışın.
Amerika için Dolar başlı başına bir marka ve imajdır. Bütün Dünya’da bu markanın bilinirliği ve itibarı vardır. Bu itibarin yönetiminde, diğer unsurlar ne derece önemli ise, Doların simgesi de aynı oranda öneme sahiptir.
Kullanılan basit bir simge, görüldüğü üzere başlı başına bir marka, bir reklam unsuru ya da insanların peşine takılacağı bir idol olabilir. Bugün kullandığımız aksesuarlardan, giydiğimiz kıyafetlere, TV şovlarından, müzik videolarına, animasyon filmlerden, eğlence merkezlerine kadar her yerde Dolar simgesini görmemiz, Amerikayı, dolayısı ile bu ülkenin imajını, zenginliğini, gücünü tekrar hatırlamamıza sebep olmakta. Bu zenginlik doğrudur demiyorum, ama bizlerin üzerinde bırakılan etki kesinlikle budur.
Simge deyip geçtiğimiz basit bir şekil, doğru kullanıldığında ve doğru tasarlandığında milyarlarca Dolar değerinde reklam etkisi ve imaj alt yapısı oluşturabilmektedir.
Yeni simgenin seçiminde görevli kurulların bu gerçekleri bildiğine inanmak istiyorum ama sonucu düşününce umudumu kaybediyorum.
8000 civarında çalışmanın yarışmaya katıldığı söyleniyor. Hemen bu tasarımları değerlendiren birinci kurulun listesine bakıyorum Merkez Bankasının internet sitesinden.
Kurulda, bir mimar, üç akademisyen (tasarım fakültelerinden), altı tane de banka yöneticisi! var. Mimar üyeyi tasarımcı sayarsak eğer 4’e 6 gibi dengesiz bir oran görüyoruz. Yedek üç üyede banka yöneticisi! Yani orandaki dengesizlik negatif yönde değişmiş olabilir.
Böyle önemli bir konuda seçici kurul, konu hakkında kabiliyeti, vizyonu, bilgisi ve estetik anlayışı tartışmaya oldukça açık insanlar tarafından oluşturuluyor!
İkinci kurul malumunuz Bakanlar Kurulu!
Şimdi buraya ne yorum yazsam olmayacak sevgili okuyucu.
Bir tarafta bakanlar, bir tarafta sanat, estetik, marka yönetimi, imaj yönetimi, grafik tasarım, kurumsal kimlik gibi konuları içeren simge seçimi görevi.
Bakanlar Kurulunun başka işi gücü yok mu? Türkiye’de simge seçecek uzman ya da bilir kişi mi kalmadı? Ya da bakanların böyle üzerine vazife olmayan, hatta başbakana (bugün kendileri cumhurun başkanı!) itiraz bile edemeyecekleri, görüş bildirmektense susmayı tercih edecekleri görevleri vardı da, biz mi bilmiyoruz? Diyorum.
Ve yorumu size bırakıyorum...
...
Comments