Sevgili Mazhar Alanson’un akustik gitar eşliğinde söylediği Bodrum Bodrum şarkısının yeni düzenlemesini dinliyordum az önce. “Diktiğim fidanları koparmışlar, üzerlerine oteller yapmışlar” derken, geçmiş ile gelecek arasında kurduğu köprü ile zamanın derinliklerinde kayboldum.
Zaman akıp giderken, etrafımda olup biten değişiklikler mutluluk ya da mutsuzluk olarak yansıyor ifadelerime. Burada bir çelişkiyi fark ediyorum. Mutlu olduğum anlar, başkalarını mutsuz ediyorken, başkalarının mutluluğu, hayata daha kayıtsız bakmama sebep oluyor olabilir. Ve bu kayıtsızlığı ya da mutsuzluğu önleyebilecek ve hayatı daha yaşanabilir hale getirebilecek çok fazla güç yok elimde.
Sonra konuşmak istediğimi fark ediyorum konu üzerine. Belki bu şekilde, karşımdaki insanin mutsuzluğunu benim mutluluğum ile paylaşabilir ve onun acısını biraz olsun dindirebilirim. Ve belki de bunun tersi olabilir. Her iki durumda da anlatabilmek ve anlayabilmek için konuşmak, konuştuğumdan daha fazla dinlemek zorundayım.
Bu hayatta bana verilmiş olan rolü en iyi şekilde oynamak için, diğer oyunculara da ihtiyacım var. Sonuçta senaryo tek kişilik değil ve bende öyle olmasını istemiyorum. Bana verilmiş olan rolün hakkını vermek üzerine kurgulanmış, mutluluk ve mutsuzluk eksenindeki performansın sahne dekorundaki her ayrıntıya, sanatsal açıdan yaklaşmam gerekiyor. Detaylardaki derinliği ve anlamı ortaya çıkarabilme konusunda ne kadar başarılı olabilirsem, oynadığım oyun ve sahne o kadar gerçekçi olarak algılanabilecek diğer oyuncular ve izleyenler tarafından.
Sanatın insan üzerindeki etkisi, oyundaki sahneye olan etkisi kadar önemli benim için. Bazen ortaya koymaya çalıştığım performansı sanat olarak adlandırabiliyorum. Bazen de dinlediğim diğer oyuncuların üzerine yansıyan spot lambanın etkisini. Sonuçta anlamak ya da anlaşılabilmek kaygısı taşıyan her iki oyuncu içinde, görünür olmak çok önemli.
Bana ait olan dekor, ayni zamanda başka oyuncalara ait. Kendi oyunumdaki başrol performansım, aslında diğer oyuncuların oyunlarından rol kapma savaşı. Ve sanatla bağlantılı olarak ortaya koyduğum her detay, diğer oyuncular için yeni bir sahne şansı. Onların sanatsal yorumları da benim için.
Detaylar olmadan derinlikten bahsetmem çok zor. Tek bir çizgi bütün resmi değiştirebiliyorken, sanatın saklı olduğu detayları nasıl önemsemeden oyuna devam edebilirim? Kendimi ifade edebileceğim ve bana ait olduğunu düşündüğüm o küçük sahneyi benimle birlikte kullanan diğer oyuncuların sanatsal ifadelerinin benim performansımdaki etkilerini nasıl göz ardı edebilirim? Görmezden geldiğim, estetikten uzak, başkalarına ait küçük ayrıntılar, hareket edebileceğim alanı kısıtlıyor. Kendimi sahnenin bir köşesine sıkışmış hissediyorum. Göremiyorum seyirciyi. Ve gösteremiyorum kendimi.
Hareket edemiyorum….
Anlatamıyorum….
Anlayamıyorum….
….
* Heykel sanatı üzerine yapılan tartışmalara binaen.
Comments